Ayvalık’a gittiğiniz zaman gezi rotanız dilediğiniz gibi genişletilebilir şekildedir. Ayvalık’ın birçok köyü mevcut, bunlardan biri de 8 km uzaklıktaki Küçükköy ya da diğer adıyla Yeniçarohori. Şu an daha çok sanat köyü olarak meşhur olan köy, aslında eski bir Yeniçeri köyü. Gelin size biraz tarihinden bahsedeyim.
Köy Hakkında Biraz Bilgi
Yıl 1462, Osmanlı’nın başında Fatih Sultan Mehmet var. Veziri Mahmut Paşa’nın 200 gemilik donanma ile almış olduğu Midilli’den artık sorun da çıkmasını istemiyor, bu sebeple Midilli’ye en iyi gören yere yani Küçükköy’e yeniçerileri yerleştiriyor. Bu sebeple köyün kuruluşu 1462 diyebiliriz.Köyün ismi de o zaman yeniçeri anlamına gelen Yeniçarhion olmuş. Yönetimi Rumlar’a geçince de pek bir şey fark etmemiş, onlarda Yanicaharion demiş. Uzun yıllar sonra, göç hareketlenmesi burada da başlamış. 1893 yılında Kırım Savaşı nedeniyle rahatsız olan Müslüman Boşnaklar buraya yerleşmiş. 1913 yılı itibariyle de adalılar yani Midilli ve Serez göçmenleri de köye gelenler arasına katılmış. Zamanla da köyün adı Küçükköy oluvermiş.
Nereler Gezilir, Görülür?
Köydeki evler oldukça şirin, arada birkaç katlı taş konak görmek de mümkün. Binalar, Badavut’tan çıkarılan ve işlenmesi kolay olan sarımsak taşındandır. Zamanında burada 19. Yüzyıldan kalma 12 şapel, kilise ve manastır varmış. Mübadeleden[LK1] sonra kişiler eline geçirilmiş bu yapılar, o yüzden detaylı bir bilgimiz yok onlar hakkında. Köyün girişindeki cami, adı Ayiu Athanasiu olan kiliseden çevrilme içerisine girince insan daha iyi fark ediyor bunu. Caminin avlusunda, ücretsiz bir Göç Müzesi var. Mutlaka gezilmesini tavsiye ediyorum, Küçükköy ve Ayvalık hakkında oldukça bilgilendiriyor bu müze sizi. Ayrıca içerisinde köyde yaşayan insanların kullandığı eşyalar da bulunuyor. Aslında müzenin ayrı bir havası var, tam ortada yazan “Hasret demek, göç” yazısının sizi etkilemesi gibi. Bir yerden bir yere göç etmemiş olsanız bile yazan yazı sizi oldukça çok etkiliyor ve o havaya bürünmenizi sağlıyor. Bu yüzden köye ilk geldiğinizde öncelikle müzeyi gezmeniz daha yerinde olacaktır.
Tarih ve gezilecek yerlerden bahsettikten sonra biraz da köye neden sanat köyü denmesinden bahsetmek istiyorum. Köyde bir sürü sanat galerisi var, aslında normalde bir durum. Sessiz sakin bir köy burası, sanatınızı icra etmeniz için en güzel alan yani. İnsanlar çok sıcakkanlı, sohbet etmeyi de oldukça çok seviyorlar. Yalnız hafta sonu gitmeniz önerimdir, hafta içi çoğu kapalı olabiliyor. Hepsi birbirinden özel bu sanat galerilerini mutlaka gezmenizi size öneririm.
Ne yenir ne içilir?
Boşnak köyü diyorsak eğer Boşnak böreği eksik olmaz burada. Peynirlisi, patateslisi, patlıcanlısı, kıymalısı; artık o tercih size kalmış. Onun yanı sıra hiç denemediyseniz Boşnak mantısını mutlaka denemenizi tercih ederim, bizim mantımızdan oldukça farklı. Aslında İstanbul’da gül böreği üzerine yoğurt dökerler, bunun aslı Boşnak böreğiymiş. Eğer seviyorsanız kuru et de yemenizi öneririm. Yanına da limonata ya da soğuk bir ayran çok güzel gidiyor. Fiyatlar oldukça uygun.
Konaklama imkânı var mı?
İki tane butik otel bulunuyor köyde, ikisi de birbirinden güzel. Size eskiyi hatırlatıp yaşanmışlıkları hayal ettiriyor. Eski lamba tuşlarından bulmanız bile mümkün, bu benim çok hoşuma gitmişti. Burada kaç gün konaklanabilir ki derseniz, kişiye göre değişir ama kanımca bir veya iki gün oldukça yeterli burası için.
Gelelim son satırlarımıza… Eski bir yeniçeri köyü, küçük bir Boşnak köyü, sanat köyü siz nasıl adlandırmak isterseniz, oldukça özel ve bakir kalmış köylerimizden bir tanesi. Mutlaka vakit ayırılmalı ve dilediğiniz gibi kafa dinlemek istiyorsanız kanımca bir numaralı yer. Gezmek insanları öğrenmeye teşvik eder, mutlu eder.
Gezmeyi bırakmamanız dileğiyle, şen ve esen kalın!