Bazı film türleri farklı zevklere ve kişilere hitap etse de; aşk filmleri hemen hemen herkesin izlediği filmler arasında yer alır. Sadece aşkın anlatıldığı yapımlara pek sık rastlanmasa da, genellikle farklı bir katmanı bulunan ve dram, komedi, bilimkurgu gibi türlerle bir arada kullanılan romantik filmler her yıl vizyonun vazgeçilmezleridir. 2017 yılında vizyona giren ya da henüz girmemiş olan aşk filmleri de genellikle fantastik, bilimkurgu, romantik komedi hikayelerinde aşkın ağır bastığı yapımlar olarak karşımıza çıkıyor. Kimi hayatın gerçeklerini bire bir yansıtan, kimi asla olmayacak düşleri ekranda gösteren, kimi ütopyalarda geçerken kimi ise bir alt mahallemizde yaşanıyormuş hissi veren birbirinden farklı aşk filmlerinin çekildiği 2017 yılında birçok güzel film bulunuyor. Listemiz bu yılın en çok konuşulan ya da izlenen filmleri arasından seçilmiş 10 filmi konu alıyor. İşte o filmler…
1- Güzel ve Çirkin (Beauty and The Beast)
Yıllar boyunca birçok kez filmi ve çizgi filmi çekilmiş olan klasik masal Güzel ve Çirkin, 2017 yılında belki de tarihinin en iyi filmlerden biriyle tekrar ekranlara geliyor. Genellikle zaman geçtikçe ve teknoloji geliştikçe, Disney’in yıllar önce çekmiş olduğu ve klasik hikayeleri konu alan birçok animasyon ve filmleri yeniden çektiğine şahit oluyoruz. Bu günümüz şartlarının bir getirisi. Harry Potter Serisi’yle adından söz ettiren Emma Watson’ın Belle karakterini, Downtown Abbey dizisiyle bilinen Dan Stevens’ın ise Beast karakterini canlandırmasıyla en doğru kast seçimlerinden biri olduğu konuşulan Güzel ve Çirkin, ayrıca Ewan McGregor, Ian McKellen ve Emma Thompson gibi usta oyuncu kadrosuyla birleşerek dev bir yapım olmaya kast seçimiyle bile başlamış oldu. Filmin hikayesi klasik Güzel ve Çirkin masalına dayanıyor: Sadece fiziki ve maddi güzelliklere değer verilen dünyada aslında gerçek olanın bir canlının ruhu ve kalbi olduğunu anlatan, masallar arasındaki en güzel fikirlerden biri. 2017 yapımı Güzel ve Çirkin’in tam hikayesi ise şöyle: Belle, yaşadığı yerin en güzel kızı. Bu nedenle onun kendisi gibi yakışıklı ve onu mutlu edecek zenginlikte biriyle evlenmesini istiyorlar. Kitap okumayı, kasabada dolaşmayı seven Belle ise bu karakterde bir kız değil. Hatta bu nedenle sırf etraftakilerin isteklerine uygun davranmadığı için onun normal biri olmadığını bile düşünebiliyorlar. Belle ve Beast; ikisi de toplum baskısı ve kendin olabilme özgürlüğünün değerini bildiğinden kısa sürede birbirlerine aşık oluveriyorlar. Filmin birçok sahnesi, dekor ve kostümü birebir klasik Disney animasyonundan alınmış olduğundan internette birçok karşılaştırma görsellerine rastlayabilirsiniz. Bunun yanı sıra klasik hikayeden çok farklı olan detaylar ya da sonradan katılan bazı olaylar da filmi kendi başına farklı bir yapım haline getiriyor.
2- Herkes Birini Sever (Everybody Loves Somebody)
Romantik Komedi türündeki film, içinde birçok katman barındırıyor. Clara, Los Angeles’ta yaşayan ve meslek hayatında başarılı olmaya önem veren bir doktordur. Aynı başarıyı aşk hayatında gösterememek canını sıksa da, dengeyi bulmaya çalışır. Clara’nın bir sorunu vardır: Bağlanma korkusu yaşadığı için ilişkileri hiç yolunda gitmemektedir. Hatta buna hasta- doktor ilişkileri de dahildir. Hastalarını bile kendinden uzaklaştırmaya çalışır. Yıllardır evli olmayan anne ve babası evlenmeye karar verince, Clara ailesinin yaşadığı Meksika’ya doğru bir yolculuğa çıkar. Burada kalbini kırmış olan gençlik aşkı Daniel’la karşılaşınca işler hiç de umduğu gibi gitmez. Film ilk başta salt romantik komedi olarak görülse de, farklı kültürlerin ilişkisi ve insan ilişkilerinde psikoloji gibi birçok derin katmanı da mizahi bir dille bünyesinde barındırdığını söyleyebiliriz. Filmin oyuncuları Karla Souza, ose Maria Yazpik, Ben O’Toole ve K. C. Clyde gibi isimlerden oluşurken yönetmeni ise CatalinaAuilar Mastretta.
3- Masa 19 (Table 19)
Romantik komedi türünde çekilmiş olan Table 19, yönetmen koltuğunda Jeffrey Blitz’in oturduğu ve Anna Kendrick, Craig Robinson ile June Squibb gibi isimleri kadrosunda barındıran bir 2017 yapımı olarak karşımıza çıkıyor. Filmin konusu klasik romantik komedilere yakın olsa da kendine has bir doku da barındırıyor. En yakın arkadaşlarından biri tarafından düğünü için baş nedime seçilen Eloise adındaki genç kadın, aynı zamanda damadın en yakın arkadaşıyla da sevgilidir. Sevgilisi onu arkadaşlarının düğününden önce terk etmeye karar verdiğinde, şartlar Eloise’un istediği gibi gitmez ve Eloise kendini bir anda baş nedimelikten düşerek sorun çıkarması beklenen, huzur bozacak olan ve kimsenin istemediği bir konuğa dönüşüvermiş halde bulur. Böyle Eloise kısa bir zaman içinde hem erkek arkadaşını, hem de arkadaşlarını kaybetmiş olur. Ne olursa olsun düğüne gitmeye karar veren Eloise, orada iyi bir şekilde ağırlanacağını sanarak çok yanılmıştır. Düğünde en köşeye atılmış bir ‘İstenmeyenler’ masası bulunmaktadır; Masa 19. Eloise da diğer istenmeyen kişilerle birlikte bu masaya oturmak zorunda kalacaktır fakat bu masada oturan herkesin, orada bulunmasına neden olan bir de sırrı vardır. Sırlar konuşulur, düğün devam ederken Eloise, bu masada mutsuz olmak yerine gerçek arkadaşlığı; belki de aşkı keşfedecektir.
4- Bu Dünyanın Dışında (Space Beetween Us)
Film, gelecekte geçen bir bilimkurgu filmi olsa da, bilimkurgu kısmındansa duygusal boyutu daha ağır basan yapımlardan biri. Günümüzden kısa bir süre sonra, yakın gelecekte Mars’a koloni kurmak için gidecek bir ekip oluşturulur. Nathaniel Shepard adlı Genesis CEO’sunun önderliğindeki bu yenilik, bilinmeyen bir hata yüzünden bambaşka bir yöne gider. Mars kolonisine gidecek olan astronotlardan biri hamiledir ve Mars’a gittiğinde orada doğum yapmak zorunda kalır. Doğum sırasında ters giden bazı durumlar sonucu anne ölünce, Mars’ta doğan ilk bebek olma özelliği taşıyan Gardner dünyadan bir sır olarak saklanmaya karar verilir. Mars’taki kolonide yer alan 14 bilim insanı ve astronot dışında hiçbir insanı tanımayan, dünyayı hiç görmemiş ve insanlığa dair birçok şeyi bilmeyen Gardner; 16 yaşına geldiğinde sadece android bir arkadaşı ve bağlandığı sistemler sayesinde ulaştığı, dünyanın bir köşesindeki Tulsa vardır. Tulsa adındaki genç kız Gardner’ın evden çıkamayan, hasta bir genç olduğunu düşünür. Gardner ise dünyaya gelip Tulsa’yı bulmak için her yolu denemeye kararlıdır. Orada yaşadığı hayatı hapis hayatı olarak gören, dünyayı merak eden ve en önemlisi elinde sadece fotoğrafı bulunan babasının dünyada olduğunu öğrenmesiyle onu bulmaya karar veren Gardner gezegenler arası bir yolculuk yaparak bütün aradıklarını bulabilecek midir? Yönetmenliğini Peter Chelsom’ın yaptığı, başrollerini Asa Butterfield, Britt Robertson ve Gary Oldman’ın paylaştığı film, daha çok dram ve romantik ögelerle ön plana çıkarken bilimkurgu teması da var olmaya devam ediyor. Sonunda izleyicileri bir sürpriz bekliyor.
5- Tatlım Tatlım
Bir Türk yapımı olan ve Yılmaz Erdoğan’ın yazıp yönettiği Tatlım Tatlım filmi, aslında bir yerden çok tanıdık. Yıllar öncesinde Demet Akbağ ve Yılmaz Erdoğan’ın yıllar boyunca oynadığı Haybeden Gerçeküstü Aşk oyununun sinemaya uyarlanmış versiyonu olan filmin oyuncu kadrosu da oldukça iddialı. Şebnem Bozoklu, Gupse Özay, Büşra Pekin, Aylin Kontente, Bülent Emrah Parlak, Çağlar Çorumlu, Fatih Artman ve Serkan Keskin’in rol aldığı Tatlım Tatlım filminin hikayesi de şöyle: Aynı partiye katılarak tanışmış olan 8 kişi- 4 çiftin ilişkileri, bir aşkın başlangıcı ve bitimine uzanan serüveninde yaşananlar ve geçmiş ile o an mizahi bir dille seyirciye aktarılıyor.
6- Kötü Çocuk
Bir Türk filmi olan Kötü Çocuk, ülkemizde özellikle gençler tarafından bu yılın en beklenen filmlerinden biriydi. Wattpad denilen, hikaye paylaşımına dayalı bir sosyal mecrada Büşra Küçük adlı bir genç kızın paylaşmaya başladığı Kötü Çocuk hikayesi, kısa sürede yoğun ilgi görerek 100 milyonun üzerinde bir okunma oranına ulaştı. Ardından bir yayınevi tarafından basıldı ve birkaç kitaplık bir seri haline geldi. Ardından bu yıl filmi çekildi ve vizyona girdi. Kötü Çocuk, kitabın ve filmin hikayesinin yanı sıra birçok yapımdan tanıdığımız ve gençlerin hayran olduğu Tolga Sarıtaş, ‘Fazilet Hanım ve Kızları’ dizisinde yer alan Afra Saraçoğlu, ünlü oyuncular Sarp Akkaya ve Tülin Özen gibi isimleri bünyesinde barındırmasıyla da kendinden söz ettirdi. Filmin hikayesi: Genç bir kız olan Kayla (Afra Saraçoğlu), henüz doğduğu gün içinde babasının terk ettiği ve hayatını annesiyle yalnız geçirmek zorunda kalmış biridir. Lisede okuyan ve sıradan bir genç kız olan Kayla, 17 yaşına geldiğinde bir gün babasının ani dönüşüyle hayatının alt üst olduğunu hisseder. Hayatında ilk kez babasını görür ve ilk kez gördüğü bu ‘yabancı’yla bilmediği bir yerde, yeni bir şekilde yaşamak zorunda kalır. İstanbul hayatı, babasını tanımamanın verdiği öfke ve sıkıntı, tüm bunların yanı sıra tüm düzeni değişmişken bir de yeni bir okul ve okuldaki gençlere alışma stresi bir araya gelince Kayla tüm bunların üstesinden nasıl geleceğini bilemez. Ta ki okulun henüz ilk günündeyken karşısına çıkan esrarengiz yakışıklı Meriç’i görene dek. Kayla, bir nevi ‘kötü çocuk’ olan ve sırları bulunan Meriç’in bu esrarengizliğine kapılır ve karmakarışık hayatı daha da karmaşık bir hal alır.
7- Sonsuz Aşk
Bir başka Türk yapımı film olan Sonsuz Aşk, başrollerini ünlü oyuncular Fahriye Evcen ile Murat Yıldırım’ın paylaştığı ve bu yılın merakla beklenen filmlerinden biri olarak karşımıza çıkıyor. Filmin konusu da şöyle: Fahriye Evcen’in canlandırdığı Zeynep karakteri, hayatı boyunca ufak detaylarda bile mutluluğu bulmuş ve hayatını böyle geçirmiş olan bir kadındır. Kardeşiyle birlikte yaşayan Zeynep, düzeninden memnundur ve bu düzeni bozacak hiçbir şeyi hayatında istemediğinden emindir. Murat Yıldırım’ın canlandırdığı Can karakteri ise bu düzeni bozacak belki de tek kişidir. Genç yaşına rağmen başarılar peşinde koşan, hatta profesör olabilmiş bir cerrah olan Can da hikayeye dahil olur. Hiç ummadıkları bir anda Zeynep ve Can’ın hayatı kesişince, ikisi de kendilerini hem bir çıkmazın hem de büyük bir aşkın içinde bulacaklardır fakat bu aşk, kavuşmanın kolay olduğu ve mutluluk getiren bir aşk değildir. Aksine, belki de kimsenin aşamayacağı engelleri bulunan zor bir aşktır. Peki Zeynep ve Can bu engelleri aşabilecek midir? Sonsuz Aşk filminin yönetmen koltuğunda Ahmet Katıksız otururken, senaryosunu ise Deniz Akçay Katıksız yazmış bulunuyor.
8- İstanbul Kırmızısı
Ferzan Özpetek’in hem yönetmeni olduğu, hem de Gianni Romoli ve Valia Santella ile beraber senaryosunu yazdığı İstanbul Kırmızısı; hem arka plandaki bu ekip, hem de oyuncu kadrosu düşünüldüğü zaman yüksek beklentilere neden olan Türk filmlerinden biri olarak karşımıza çıkıyor. İstanbul Kırmızısı’nın oyuncu kadrosu şöyle: Halit Ergenç, Zerrin Tekindor, Nejat İşler, Tuba Büyüküstün, Mehmet Günsür, Serra Yılmaz ve Reha Özcan. Filmin hikayesine gelirsek: Bir kayıp sonrası travma yaşamış olan Orhan, hayatı mahvolmuş ve kaybedecek bir şeyi kalmadığından doğal yaşama katılan bir adamdır. Eskiden yazar olan Orhan, tüm hayatını geride bırakarak Londra’da yaşamaya karar verir ve burada bir editör olarak iş bulup çalışma hayatına atılır. Zaman geçer ve Orhan günün birinde İstanbul’a dönmeye karar verir. Çünkü burada ünlü bir yönetmen olan Deniz Soysal’la tanışacaktır. Deniz ise ailesine ait bir köşkte yaşayan annesinin taşınma işlerine yardım etmek, hem de yeni çekeceği film için çalışmalara başlamak adına İstanbul’a gelmiştir. Hatta burada geçirdiği çocukluk günlerine olan özlemini anlatabilmek için bir kitap bile yazmış olan Deniz ile Orhan’ın yolları, Orhan’ın yeni aldığı işin Deniz’in yazmış olduğu kitabı yayın öncesi düzenleme işi olmasıdır. Böylece Orhan ve Deniz, uzun süre konuşup yazıştıktan sonra İstanbul’da bir araya gelirler fakat umulmadık bir şey olur; Deniz görüşmeden bir sonraki sabah aniden sırra kadem basar. Deniz için başlatılan soruşturma, Orhan’ın geldiği gün Deniz’in kaybolması, etraftakilerin Deniz’in asla bulunamayacağına inanması… Hikaye karmakarışık bir hal alırken Orhan ise hala devam ettiği Deniz’in kitabında belki de her şeyi çözecek olan ve olduğundan farklı anlatılmış hikayeler bulur.
9- Keşif (THE DISCOVERY)
Sadece aşk filmi olmayan, bilimkurgu ögeleri taşıyan ve bir ütopyada geçen The Discovery, hikayesiyle dikkatleri üzerine çeken farklı yapımlar arasında başlarda yer alıyor. The Discovery, aslında herkesin merak ettiği bir konuyu baz alıyor. “Ölümden sonra hayat var mı?” Film buna sinemasal bir yanıt niteliği taşıyor ve “Var” diyor. İnsanların ldükten sonra nereye gittiklerinin bilimsel verilerle kanıtlandığını düşünün. Ölen herkes başka bir dünyaya giderek orada yeni bir hayat sürecektir. Bu keşfin ardından dünyada yer yerinden oynar ve insanlar bu bilgiyle ne yapacaklarını bilemezler. Ta ki 1 yıla kadar. Bu ölüm sonrası keşfinin ardından tam bir yıl geçer ve dünya üzerinde milyonlarca insan intihar ederek ölüm sonrası hayatın belki de daha güzel olabileceğini, gittikleri yerde yeni bir başlangıç şansı yaşayabileceklerini düşünerek bir an önce oraya gitmeye karar verirler. Dünya henüz bu bilgiyi sindiremezken bir de milyonların intiharı söz konusu olduğunda bir kaos ortamı başlar ve bu kaos ortamının tam orta yerinde, bir adam ve bir kadın birbirilerine aşık oluverir. Artık onlar için gerçek, hayat, ölüm ve aşkı sorgulama, bir karar verme zamanıdır…
10- Submergence
Aynı ismi taşıyan bir romandan uyarlama olan film, bu yılın bağımsız filmleri arasında yer alıyor. James McAvoy ve Alicia Vikander’in başrolleri paylaştığı, Wim Wenders’ın yönettiği Submergence, romantik olmanın yanı sıra gerilim türüne dair sahneler de içerdiğinden farklı bir yapım olarak karşımıza çıkıyor. Birbirine aşık olan iki kişinin hikayesinin, dram ve ölüm kalım meseleleriyle harmanlanarak izleyiciye aktarıldığı filmin hikayesi de diğerlerine göre biraz daha farklı ve dikkat çekici: James More, İngiliz bir adamdır ve Afrika’nın doğu bölgesindeki bir kıyıda, penceresiz ve karanlık bir odada esir tutulmaktadır. Onu esir tutanlar ise cihadcı savaşçılardır. Dünyanın bir diğer ucunda ise Grönland’da, James’ten çok uzakta olan Danielle Flinders da okyanusa dalmak üzeredir. Bir denizaltının içinde, okyanusun derinliklerine ilerlerken James’in yaşayıp yaşamadığını bile bilmemektedir. İkisinin de düşündüğü tek şey vardır: Dünyanın farklı köşelerinde olsalar da geçen seneki Noel’leri harika geçmiştir çünkü ikisi bir araya gelerek unutamayacakları bir gün yaşamışlardır…